Hakkımızda
URAL ATAMAN
Otomobil sevdam 1937 yılında babam ilk “1937 model Ford Deluxe 4 kapılı sedan” otomobilini satın aldığında başladı. Bodrum’da ilçenin tek doktoru ve Belediye Başkanı olan babamın kullandığı ilk arabaydı. O zamanlar 3 yaşındaydım. Sürücü koltuğuna oturup direksiyonu tuttuğumu ve aracın gösterge paneline hayranlıkla baktığımı hatırlıyorum, bana göre büyü denen şey buydu. Yıllar sonra Miami’de bir Kruse müzayedesinde aynı arabanın satıldığını gördüğümde onu satın alıp İstanbul’a getirmek, annemi arabayla gezintiye çıkarmak ve ardından onu müzeye koymak için çok heyecanlandım. Babamın 1937 model arabasının İzmir’de toplam 2,250 Türk Lirası karşılığında kesilmiş orijinal faturasını şu an müzede görebilirsiniz. Babamın söylediğine göre, o zamanlar Bodrum’da bu fiyata 3 ev satın alabilirmişsiniz. Aracın plakası Bodrum H (H, Hususi anlamındadır.) 01’di. O sıralar Türkiye’de Ford’un logosunda “Alırsın Ford olursun lord.” yazardı ve babam, bu slogana inandığından değil, ama gerçek bir Ford tutkunuydu. Hiçbir zaman maddiyat düşkünü bir adam olmadı, tam aksine sahip olduklarıyla hayattan zevk alırdı. 1937 model Ford’u, 1939 model bir başka Ford ve savaştan sonra da bir 1946 model Ford takip etti. Tüm otomobiller şuan müzede. O zamandan itibaren kızımla beraber araba koleksiyonu yapmaya başladık.

Eski arabalar, zamansız cazibe.
İnsanların bunu ne kadar takdir edeceğini hiç planlamadan, daha çok otomobillerle olan anılarımızın bize yol göstermesiyle, özellikle de Amerika’da yaşadığım 8 yıl boyunca 50’li yılların arabalarıyla olan hatıralarımın izinden gittik. Genç bir öğrenciyken asla satın almaya gücümün yetmediği otomobillerden bazılarını koleksiyonumuza dahil ettik. Üniversite arkadaşımın sahip olduğu ve sayesinde en güzel kızlarla çıktığı 1954 model Corvette bunlardan biri. Zamanla işler değişti, Türkiye Klasik Otomobil Klübü’nün kurucu üyelerinden olduk. Bazı uluslararası ve ulusal ralli organizasyonlarına katıldım. Tüm bu girişimlerin sonucunda Türkiye’de klasik otomobillere olan tutkunun başladığını ve klasik otomobil aktivitelerinin arttığını söyleyebildiğim için de çok mutlu ve gururluyum. Kızım ve ben Türkiye’deki klasik otomobil kültürünün büyümesinde biraz da olsa katkımız olduğunu hissediyoruz. Bu otomobiller şu an bize ait olsa da gerçekte Türkiye milli kültürünün bir parçasını oluşturuyorlar. Müzemiz sadece otomobil koleksiyonu değil aynı zamanda da yedek parçaları, gaz pompaları, ışıklı reklamları ile klasik otomobil kültürünü yansıtıyor. 2000 yılında kurduğumuz müzemizin 25. yılına giriyoruz. Bu süreçten büyük bir keyif aldık ve önümüzdeki yıllarda da müzemizin büyüyerek devam etmesini temenni ediyoruz.

AYŞE ATAMAN KEÇECİ
Koleksiyon yapmaya başladığımızda, ileride bunun bir müzeye dönüşebileceği hiç aklımızın ucundan bile geçmedi. Babam her zaman arabaları sevmiştir. Koleksiyon üniversite mezuniyet hediyesi olan 1939 model bir Mercedes-Benz 170 V ile başladı. Onu çok iyi hatırlıyorum. Sarı ve siyah renklerine boyanmıştı; bir bal arısını andırıyordu. Arabayı daha sonra parçalara ayırdık ve restorasyon sürecine başladık. Kimi iyi kimi kötü birçok tamirci deneyiminden sonra şekil almaya başladı. Bir yedek parça kataloğuna ihtiyacımız vardı. İnternet olmadığından Mercedes-Benz arşivlerine yazarak kataloğu talep ettik. Aylar sonra bize yedek parça kataloğunun bir mikro filmini gönderdiler. Tabii mutlaka geri göndermemiz gerektiğini belirten katı talimatlarla birlikte! Mikrofilmin ne olduğunu bilmeyecek kadar genç ve şanslı olanlar için; mikrofilm, yansıtılabilen veya yazdırılabilen bir siyah beyaz filmdir. Artık parça kataloğuna sahip olunca sonraki adıma geçtik: parçaların bulunması! Yavaş yavaş daha fazla araç almaya ve onları restore etmeye başladık. Sonraki adım 1957 model bir 210 Chevrolet idi. Herkes onu bir Bel Air olarak restore etmemiz gerektiğini söylesede babam ve ben orijinaline dönmeye karar verdik. O zamandan beri bütün araçlarımızı orijinal teknik özellikler, renk, iç tasarım vb. özelliklerine geri döndürmek için çaba sarf ettik. Asla modifiye düşkünü olmadık. Kısa sürede bir düzine arabaya ulaştık ve artık onları koyacak bir yere ihtiyacımız vardı. Tamir atölyelerinin çoğunun bulunduğu Sanayi Mahallesinde küçük bir imalat binasının giriş katını kiraladık. Yüksek tavanlı, endüstriyel görünümlü çok güzel bir yerdi. Arabalar harika görünüyordu. Mekana zamanla tabii ki bir bar, müzik kutusu, eğlence alanı vb. ekledik. Arabalarla ve dostlarla vakit geçirmek ve arabalar hakkında konuşmak için ideal bir mekan idi.

Bu süre zarfında Türkiye Klasik Otomobil Kulübünün kurulmasına yardımcı olduk. Yurt dışında açık arttırmalara katılmaya başladık. Bazen heyecandan verdiğimiz en iyi tekliflerin üzerine teklif verdik! Açık arttırmalar vaktimizin çoğunu alıyordu. Yalnızca araba değil gaz pompaları, eski tabelalar, neon tabelalar, oyuncak arabalar vs. gibi şeyleri de toplamaya başladık. Nereye gitsek koleksiyonumuza bir şeyler eklemek birinci önceliğimizdi. Tabii zamanla ‘Garaj’ olarak adlandırdığımız mekanımız bize yetmemeye başladı ve yeni bir yer aramaya karar verdik. Mekan arayışımız uzun süre devam etti. Koleksiyonu babamın memleketi olan Bodrum’a götürüp müzeyi orada açmayı bile düşündük. Son olarak Tarabya sırtlarındaki şu anki binamızı bulduk. İnşaatı bitmemiş bir depoydu. Bu depoyu 80’den fazla arabadan oluşan koleksiyonu sergileme amacıyla inşa edilmiş bir müzeye dönüştürdük. 2000 yılının baharında taşındık. Taşınmanın en güzel tarafı nakliyecilere değil yalnızca yetenekli sürücülere ihtiyacımız olmasıydı. 2000 yılında kapılarını açtığımız ve 25. yılını kutladığımız müzemiz, gencinden yaşlısına her yaştan insan tarafından ziyaret edildi. Otomobil kulüpleri, otomobil heveslileri ya da yalnızca otomobillere bakmak isteyen herkes müzemizi ziyaret ediyor. Müzemiz çok sayıda organizasyona ev sahipliği yaptı; fakat en önemlisi koleksiyonumuzun görülmesini ve takdir edilmesini sağladı. Bu koleksiyon, çoğu koleksiyonlar gibi, bir aşk ve adanmışlığın koleksiyonudur. Babamla birlikte oluşturduğumuz bir koleksiyon olduğundan benim için çok ayrı ve özel bir yeri var. Koleksiyonu toplarken harika zaman geçirdik, her dakikasından, hatta hayal kırıklıkları yaşadığımız anlardan bile keyif aldık ve koleksiyonumuzla ilgili bir ömürden fazla sürecek anılarımızoldu.
